English version
Türkçe
12-Eki-2007 -- D 715 karayolunu güneye doğru takip ederek hızla yeni hedefimize yöneldik. Hava yavaş yavaş karardı. Noktaya ulaşmak için D 300 (Aksaray) yoluna geçmemiz gerekiyordu. Konya'ya kadar boşuna inip yolu uzatmamak için sözde kestirme yapmak üzere Eğribayat köyü sapağından sola dönerek, Kervan köyü üzerinden D 300 yoluna çıkmayı ve oradan da Divanlar köyüne ulaşmayı kararlaştırdık. Karanlıkta köyün sapağını bulmak ayrı bir dertti. Yetersiz ve yanlış yerlere yerleştirilmiş tabelaların gazabına uğrayarak anayolda bir ileri bi geri bir kaç defa gitmek zorunda kaldık. Nihayet sapağı bulup da Eğribayat'a vardığımızda D 300'e böyle bir bağlantı olmadığını öğrendik. Nasıl olabilirdi? Haritamızda resmen düzgün bir yolla bağlantı gözüküyordu. Anlaşılan haritalarmız bir kez daha bizi yanıltmıştı. Tekrar anayola dönüp aldığımız yeni tarife göre 6 km daha güneye gittik. Yine bir sapak arama klasiğiyle Kervan tabelasından sola dönüp GPS ve haritalarımızda var olmayan asfalt bir yoldan D 300'e çıktık. Tarife gore bu yolun bizi Divanlar'a götürmesi gerekiyordu. Ancak, ortalıkta kavşak yoktu. Doğuya doğru devam edince Karadona sapağına vardık ve buradan tekrar güneye döndük. Artık Divanlar çok gerimize kalmıştı. Noktaya doğudan yaklaşacaktık. Karadona köyüne girmeden sağa dönen bir tabilize yolu alarak devam ettik. Yol müthiş derecede tozluydu. İkimizin de gözü GPS'teydi: 6, 5.5, 5 derken noktaya 4.75 km kala yol bitti. Karanlıkta hiçbir şey görünmüyordu. Divanlar'a tekrar dönüp o taraftan bir yol mu araştıralım diye tereddüte düştük. Derya iki yıl önce kışın motorla Divanlar tarafından noktaya yaklaşmaya çalışmış ancak noktaya 5 km kala motor karın altında kalan çamura gömülünce zor anlar yaşayıp geri dönmek zorunda kalmıştı. Üstelik karanlıkta yolları göremediğimizden o taraftan da düzgün bir yaklaşım bulup bulamayacağımız meçhuldü. Dolayısıyla ertesi gün yeterli vaktimiz olduğunu düşünerek, bu noktada uyumaya ve sabah 4.75 km'lik mesafeyi katetmeye karar verdik. Bizim için hem güzel bir yürüyüş hem de antrenman olacaktı. Bivak malzemelerimizi hazırlayıp güzel bir uyku çektik.
Sabah 06:30'da uyku tulumlarımızdan çıktığımızda hava sıcaklığı 8°C idi. Biraz atıştırıp çok hızlı bir tempoyla yola koyulduk. Güneş arkamızdan tabak gibi çıkmıştı. Noktaya ilerlerken Hodul Baba Dağı'nın yanından geçtik. Dağın etrafı çitlerle çevrilmiş ve de çitlere elektrik verilmiş. Burada soyu tehlikede olan Anadolu Koyunu korunuyormuş. Koyunları görme şansına sahip olamasak da Anadolu'nun ne kadar renkli bir habitat olduğunu düşünerek sevindik. Günün ilk ışıklarıyla birlikte eforbiya bitkilerinin sarımtrak yaprakları ve kızıl çiçekleri, sümük böceği kabuklarıyla ilginç bir görüntü oluşturuyordu. Dümdüz bir arazi bazılarına sıkıcı gelebilir ancak dikkatli bir doğasever için her zaman her yerde ilginç bir detay bulmak mümkündür.
Noktaya varmak bir saatimizi aldı. Gerekli rutinleri bitirip hızla geriye döndük. Arabamıza varınca süt ve elma suyu ile kutlamamızı yaptık.
- Çıkış / Start: 06:55
- Noktaya varış / noktadan dönüş - Arrive in / return from the Confluence: 08:00 – 08:55
- Toplam yürünen mesafe / Total distance on foot: 9.5 km
- İrtifa / Altitude: 1240 m
- Sıcaklık / Temperature: 17.8°C
- Ankara'dan Toplam Mesafe / Total distance by car from Ankara: 344 km
English version
12-Oct-2007 -- Continued from 39N 33E.
We went along the highway D 715 to south. It slowly got dark. We had to take the highway D 300 to reach the point. We decided to cut across Eğribayat village and Kervan villages down to D 300. Getting phenomenally lost in dark with the added difficulty of misplaced signposts gave us a good lesson: the best route is the route you know for sure! Somehow, we made our way to the other highway but neither our GPS, nor our maps and our logic could figure out how it had happened, although we got good directions from the locals. Unfortunately, some of the backcountry roads were incorrectly shown on our sources. We didn't come across with Divanlar junction, either. Then, we decided to move due east to reach Karadona village. Just before driving into the village we discovered an extremely dusty dirt road to the point. Sadly enough, it got finished until 4.75 km to the Confluence. "No problem!" we said, having had a moment of dilemma. It would be a good exercise for us. Moreover, we had plenty of time the next day. We got our bivy stuff and fell into a good night's sleep under the twinkling stars.
The reveille was blown at 06:30. It was quite chilly at 8°C when we slipped out of the sleeping bags. We had a quick breakfast and set off on our way to the point. Sun was sticking up on the horizon right behind us as we were almost running to our goal. We walked past a crest surrounded with a sturdy fence. Derya said it was called Mt. Hodul Baba famous with an endangered species, wild Anatolian sheep. We did not happen to see any of them but were very glad to know Anatolia was such a colorful habitat. With the first lights of the day, yellowish leaves and scarlet flowers of euphorbia were in a beautiful harmony with dry slug shells. A level plain like this might seem very monotonous at the first glance but there is always a possibility to notice a peculiar detail for a diligent naturist.
It took us an hour to get there. We did the photo routines and turned back to our car. Having got back, we had a well-deserved celebration with milk and apple juice.
Continued at 38N 32E.